9 Ocak 2018 Salı

Bu Gençlikte İŞ Var!

Merhaba, 

Sizlere girişimciliğe dair düzenlenen bir organizasyonun, içinde yer aldığım sürecinden bahsetmek istiyorum bugün. 

Bu sene Ekim ayında TÜSİAD - Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği'nin "Bu Gençlikte İŞ Var!" adlı yarışması ile tanıştım. Yarışma sadece 18-30 yaş arası üniversite öğrencilerine açık. Lisans ve yüksek lisans düzeyinde öğrenim görmekte olan Türkiye Cumhuriyeti kimliğine sahip, 18-30 yaş aralığındaki tüm gençlerin başvurabildiği bir yarışmadan bahsediyorum. 

Sivil topluma olan ilgimi farkındasınızdır... Bu sefer ki durağım TÜSİAD Girişimcilik ve Gençlik Çalışmaları bölümü oldu. Dinamik bir ekip, vicdani yükümlülüğü yüksek bir organizasyondan bahsediyorum! 

Benim fikrim iş yapar diyorsanız başvurmak için 7. yarışma dönemini mutlaka takip etmelisiniz. 

Sadece bir yarışma organizasyonu olmanın ötesinde bir projeden bahsediyorum. Proje; gençlerin girişimci ruhlarını ortaya koymalarına aracı oluyor, vizyoner girişimci ruhlu gençleri destekliyor. İş fikri ödüllendirilmekle kalmıyor, öncesinde harika bir eğitim kampı dönemiyle fikirler besleniyor, bir iş insanı ile iş planı üzerine çalışmak için eşleşme sağlayarak yarışmacılara deneyim ve değer katıyor. 

Peki bu projenin arkasında kim var? Bu projenin arkasında çok büyük bir ekip var! Çok büyük bir ekip diyorsam sayıca bayağı kalabalık bir ekipten bahsediyorum. Öğrencisinden tutun da iş insanına kadar... Tanıtım ve duyuru aşamasında bir çok öğrenci kulübü temsilcisi bizlerle iş birliğine girmek için başvuruda bulundu. Yapmış oldukları çalışmaları bizlere mail ile gönderdiklerinde hiç beklemediğim derecede güzel çalışmalarla karşılaştım. Astıkları afişlerin fotoğraflarını paylaşırken bile güzel fotoğraf kompozisyonları tasarlayarak gönderenler, tanıtım etkinliği düzenleyenler, boomerang çekip yüzümüzü güldürenler... Hepsi ama hepsi harika bir çalışmanın ortağı oldular. Buradan destek veren öğrenci kulüplerini görüntüleyebilirsiniz. Buradan da eğer bir kulübünüz varsa destek veren öğrenci kulüpleri arasında konumlanmak için form doldurabilirsiniz. Öğrenci kulüplerinin yanı sıra çalışma grubu üyeleri, paydaşlar ve tabi ki görselde görmüş olduğunuz TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var ekibi... 

Sonuç ise yeni bir rekor: 1621 proje başvurusu!


Yarışma takviminden bahsetmek gerekirse önce bir başvuru süreci var. Başvuruyla ilgili öğrencilerin aklında ufak bir soru, küçük bir endişe kalmasın diye başvuru kılavuzu hazırlanmış.
Başvuru kılavuzuna bu linkten ulaşabilirsiniz. Başvuru sürecinden sonra müthiş bir bekleyişin arkasında gecesi gündüzü olmayan bir çalışma söz konusu. Tekrar tekrar incelenen projeler, haksızlık olmasın diye ince ayrıntısına kadar düşünülen algoritmalar... Hummalı bir çalışma! Başvuranlar için de eminim ki heyecanlı bir bekleyiş! 

Dün gece aynı zamanda o heyecanlı bekleyişin bittiği geceydi. Ön elemeyi geçen takımlar açıklandı! Şimdi sırada eğitim kampı var. 

6-9 Şubat'ta gerçekleşecek eğitim kampında mükemmel bir program, takımları bekliyor. 10 Şubat'ta ise rehberlerle eşleşme gerçekleşecek. Eşleşen rehber ve takımlar iş planlarının hazırlanması için birlikte çalışacaklar. Peki kim bu rehberler? Bu rehberler; günümüz başarılı iş insanları. Seminerlerini dinlediğimiz, başarılarını takip ettiğimiz iş insanları ile iş planı hazırlamak için çalışma gerçekleştirilecek bir sürecin parçası olmaktan bahsediyorum sizlere! Projenin sunduğu katma değerin şüphesiz ne kadar büyük olduğu kanıtlanmış durumda. 

Final değerlendirmelerinin ardından seçilen 3 başarılı proje ise ödüllerin sahibi olacak. 1. takım 75.000, 2. takım 50.000, 3. takım 25.000 TL değerindeki para ödülüne sahip olacak. Ancak anlamışsınızdır ki para ödülüne gelene kadar yarışmacıya ve iş fikrine sunduğu katma değer para ödülünden de öte...

Yakın geçmişte Soner Canko'nun Dijital CEO programına konuk olan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik'in keyifli sohbetini de dinlemenizi tavsiye ediyorum. Kendisi Bu Gençlikte İŞ Var projesinden de bahsetmiş. 2011 yılında Ankara'da başlayan yarışmanın bugün 81 ilden başvuru alan bu kadar büyük ve heyecan verici bir proje halini almış olması Türkiye için, gençler için ümit verici olduğunun altı çiziliyor. 
Video linki de burada


TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasında, önceki yılların kazananları bugün neler yapıyor? Merak ediyorsanız Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberi de buradan okuyabilirsiniz.

İş fikirlerinizi oluşturmaya başlayın, ekibinizi kurun ve önümüzdeki dönem siz de yarışmaya başvurun! 

Sevgiler,
Mutlu.

1 Ocak 2018 Pazartesi

2018

Yeni bir yıl daha geldi... Bir sene daha bıraktık arkamızda...

İyisi ile kötüsü ile koca bir sene geçirdik. Her geçen yıl yaşlanmaya devam ediyor, acaba neler olacak bilmeden yaşamaya devam ediyoruz.

2017 benim için nasıl mı geçti dersiniz?
2017 senesine girerken çok büyük bir kırgınlık ama bir o kadar da ümitle girmiştim. 2017'den beklentim güzel bir mezuniyet, unutulmayan dostluklar, arkadaşlarımla paylaşacağımız iş sevinçleri idi. Öyle de oldu.. İstediğim derece ile mezun oldum. İstedigim bir yerde iş deneyimi edindim. Arkadaşlarımın kimini 2017'de bıraktım ama yanımdakilere dönüp bir daha bakma fırsatı buldum, insanları daha iyi tanıdım. Arkadaşlarımın güzel haberlerini aldım, onlarla güzel haberler paylaştım... Sakin, kendi halinde bir seneydi benim için 2017.

2017 Ocakta mezun olma telaşını hissediyordum üzerimde... Mezuniyet törenimi düşünüyordum. İş durumumu düşünüyordum. Büyük telaşla başlamıştım seneye...

Şubatta son ara tatilimi bitirdiğimin garipliği vardı üzerimde... Öğrencilik bitiyordu.

Martta son dönem sınavlarının garip telaşı başlamıştı. Ve daha da kuvvetlenen üniversite dostlukları... 4 yılın acısını yeni çıkarıyoruz dercesine üniversiteli olmayı dolu dolu yaşama kararları...

Nisanı sınavlara kaptırmıştım galiba.

Mayıs artık son üniversite zamanları. Bol hüzün. Mezuniyette ağlayacağım galiba demeler... Bol bol kampüs fotoğrafları... Birbirimizi yıllar sonra da göreceğiz, mezun olduktan sonra şöyle olacak, böyle olacak hayallerinden kim evlenir kim evlenmezin kız isteme merasimlerine kadar kurulan hayaller...
Ve bir de hayatta unutulmayacaklar listesine giren, çok güldük ağlayacağız dercesine güldürüp deli gibi ağlatan, acı bir anı...

Haziranda 4 yılın finali! Mezuniyette ağlayacağım galiba demiştim ya hani, ağladım da biraz... Emrah Hoca diplomamı verirken ne yalan söyleyeyim, duygular şelaleydi... Arkadaşlarla mezuniyet coşkusu almış başını gidiyordu.

Temmuzda koca bir boşluk. Büyük hayal kırıklıkları... Nedenini bile bilmediğim sonuçlar, kırgınlıklar, güvensizlik...

Ağustosda artık bir şeyler yapmalı çabaları... Harika bir eğitim programıyla geçen hafta sonları!

Eylülde asker uğurlaması... Askerlik nasıl geçecek telaşları... Kuzenimi askere gönderme merasimlerii. (maşallah mikemmell geçiyor)
Ve tabi ki bir de İngiltere projesi, mükemmel zamanlar, güzel anılar ve 2 yeni mükemmel arkadaş, bol anı ve 3 vileda!.. (viledayı belki sonra ayrı bir yazıda yazarım :))

Ekimde ülkeye dönüşle beraber yeni bir iş ve mükemmel bir ekip!

Kasımda yeni bir girişim. Hayaller için adım atma zamanı.

Aralık ise bol ağlamalı-bol kahkahalı. Bir düğün bir tören yine başladı aynı şölen... Ama bu sefer canım, kanım, kuzenim... Hayatımda ilk kez kına gecesinde ağladım, nedendir bilemedim. Garip oluyormuş insan ablası evlenince sanırım...
Sonra küçücük bir çocuğun aramızdan ayrılışı... Ölümlü dünyanın adaleti batsın.. Sıralı ölüm ver Allah'ım... Yürek burkulması..
Vee bir de, hoş geldi 25. yaşım! Çeyrek asıra adım atmak..

Şimdi sırada 2018 var. Yani koca 12 ay... 2018 yılının adı ise benim için: Değişim!

Hadi gelin, bu sene siz de 2018'de yeni başlangıçlar yapın ve değişin. Olmak istediğiniz yerde olmak için değişin. Hedeflerinize giden yollarda yürümek için rotanızı tekrar tekrar kontrol edin ve emin adımlarla ilerlemekten asla pes etmeyin.

Hayat kısa!

2018 benim, senin, bizim yılımız olsun!
Mutlu seneler! :)

6 Kasım 2017 Pazartesi

İyilik Peşinde Koş

Merhabalar,

Oradan oraya koşturan ve blog yazımını biraz fazlaca ihmal eden biri olarak uzak kaldığım için çok üzgünüm. Ancak yazacak ve paylaşacak o kadar çok şey birikiyor ki, hepsini paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Düzenimi yeniden toparlamak üzereyim. Toparlar toparlamaz da düzenli blog yazılarımı paylaşmaya başlayacağım. Ancak şimdi size İyilik Peşinde Koş hakkında kısa bir paylaşım yapmak istiyorum.

İyilik Peşinde Koş, Adım Adım’ın desteklediği Sivil Toplum Kuruluşlarının Projeleri için koşmak isteyen gönüllülerin kullanacağı bir yardımseverlik koşusu platformu ve aynı zamanda Dünyada sadece yardımseverlik koşusu için yapılmış ilk dijital kaynak yaratma platformu... Ben de bu kapsamda İyilik Peşinde Koşuyorum ve koşuma anlam katıyorum.

Ülkemizde koruma altında 18 bin çocuk var. 18 bin çocuktan ise yalnızca 5 bini koruyucu ailede. Bu çocuk ve gençlerin karşılaştığı hayat zorlukları ise hiç birimizin empati kurabileceği kadar kolay değil. Zor olan bir çok şey vardır hayatta, ancak en zor olanlardan biri bir ailen olmadan büyümektir ya da ailenden uzakta, onların desteğini alamadan... Hayat Sende Derneği de işte bu çocukların arasından çıkmış 4 gencin el ele vermesi ile kurulmuş bir dernek. Bu kapsamda koruma altında yetişen çocuk ve gençleri yapılan bağışlar sayesinde; eğitim, iş, burs, staj ve hakları konusunda destekliyor. Çok güzel bir amaca hizmet ediyor. İşte bu nedenle ben de koruma altındaki çocuklar için bu yıl İstanbul Maratonunda koşmaya karar verdim. 

Koşuma anlam katarak bağışlarınızı toplamayı ve koruma altındaki çocuklara destek olmayı ümit ediyorum. Yaptığınız her bağış için İstanbul Maratonunda koşuyor olacağım. Bu nedenle sizlerden küçük büyük demeden koşum için bağış yapmanızı rica ediyorum.

Korumada olan ve üniversite de okuyan bir üniversite öğrencisinin burs, kamp, mentörlük programından yararlanması için 3.500 TL para gerekiyormuş. Ben de bu nedenle koşu boyunca 1 öğrenciye ulaşmış olmayı kendime hedefledim. Yani 3.500 TL bağış toplama hedefi içerisindeyim. Gelin siz de bana ortak olun ve bu güzel gence birlikte umut olalım. 

Sadece şikayet etmiyorum, değiştirmeye çalışıyorum, adımlarımla çevremdekileri harekete geçirmeye çalışıyorum ve farkındalık yaratıyorum. Yaptığınız bağış ile koşum anlamlanacak ve bu yolda beni destekliyor olmanızdan çok büyük mutluluk duyacağım. 

Bağış yapmak çok kolay. Aşağıdaki bağlantıya giderek bu kampanya için hazırladığım sayfamda hem şu anda kaç kişiden bağış topladığımı görebilir hem de isterseniz bağış yapabilirsiniz.

Beni desteklemek için lütfen sen de bağış yap.
https://bagis.adimadim.org?ccid=CC23387

Kampanyamın son durumunu merak ediyorsan linke tıklaman yeterli.
https://ipk.adimadim.org/kampanya/CC23387

Sevgiler!

Mutlu Nogay

14 Temmuz 2017 Cuma

Hayata Dair

İçim kıpır kıpır... Uzun zamandır sadece bitirmem gereken şeylere yoğunlaştım. Okumalar yaptım, araştırmalar yaptım. Gittim, geldim, uyudum, uyandım... Hepsi bu. Yazmayı istediğim çok şey oldu. Daha sonra yazmayı unutmamak için küçük küçük notlar aldım. Yazmak istediğim ne varsa hepsini sonra tek tek yazabileyim diye.

Geçen zamanda üniversiteden mezun oldum, stajımı bitirdim, görüşmek istediğim bir çok insanla görüştüm, bir çok kitap satın aldım, kendime bir dizi ve film listesi yaptım, bir müzik listesi de yaptım. Kendimi bulmaya çalıştım. Yapmak istediğim şeyleri, yaşamak istediğim hayatı, kendimi dinlemeye çalıştım. İngilizceyi geliştirmek için derslere başladım. Sosyal Girişimcilik Programına kayıt oldum. Harika bir akademisyen ile tanıştım. Arkadaşlarımla, ailemle oturdum kalktım. Gündemi tartıştım, gençleri tartıştım, sivil alanı tartıştım... Yüksek lisans programlarını kurcaladım. Bir şeyler öğrendim, bir şeyler öğrettim... Kızdım, kırıldım, hayal kırıklığına uğradım; güldüm, eğlendim, mutlu edildim, mutlu ettim...

Hayatımda çok keyifli zamanlar geçiriyorum. Tek korkum ise bu keyif aldığım zamanların bir gün bitme ihtimali.

Hani bir işe başvururken, bir projeye başlarken hep motivasyonunuzu sorarlar ya size; ön yazı isterler, niyet mektubu isterler, motivasyon mektubu isterler, vs.. İnsanın önce yaşamaya motivasyonu olması gerek. Yaşamaya dair motivasyonunuz ne durumda?

Herkesin kendine göre yaşamak istediği bir hayat, kendince beklentileri vardır. Aşık olmak istersin, para kazanmak istersin, para harcamak istersin, gülmek istersin, gezmek istersin, kahve içmek istersin... Kimi zaman yaşadıklarının seni tatmin etmediğini fark edersin. Enerjin düşer, umutsuz bakarsın hayata. Her şeyin ters gideceğine ikna edersin kendini. Ama etmeyin! Bu hayatta ne yapmaya karar verirseniz verin kendinize o hayatı en motive yaşamanızı sağlayan şeye karar verin.

Ben bu zaman diliminde gördüm ki, yaşamak istediğimiz hayat her nasıl olursa olsun, o hayata kavuşmak için gerekli olan tek şey o hayat için niyetiniz ve motivasyonunuz. Eğer gerçekten istersek yapamayacağımız hiç bir şey yok. Hayallerini gerçekleştirmeyi başarmış, mutlu olan ve yaşamaya dair enerjileri hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamaya devam eden küçük-büyük herkesi tanımaya bakın. Kapalı kutularınızdan çıkın, hayata bir bakın.

Sevgiyle kalın,

Mutlu.

11 Nisan 2017 Salı

REFERANDUM: OY VER

Herkese merhaba,

Referandum geliyor. Referanduma 5 kala geç olsun güç olmasın diyerek ben de bir kaç bir şey yazmak istedim. Bu bir evet demelisiniz, hayır demelisiniz yazısı asla değil. Siyasi görüşüm, referanduma cevabım yazılarıma karıştıracağım bir mevzu değildir. Sadece birkaç bir şeye değinmek istiyorum. Hepsi bu.

16 Nisan'da teklif edilen anayasa değişikliği için hepimiz sandık başına çağrılıyoruz. Çünkü kararı halk verecek. Şuan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip olan ve 18 yaşını geçmiş, anayasaca belirlenmiş herhangi bir kısıtlaması olmayan herkes oy kullanma hakkına sahip. Oy kullanmak bize verilmiş bir haktır. Kararı bizim vermemiz gerektiği için sandığa çağrılıyoruz. Bu yüzden lütfen oy verin!

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizi temsil etmek üzere oyla seçili 550 milletvekili bulunmakta. Anayasa değişikliği durumu söz konusu olursa bu değişiklik meclis tarafından görüşülmekte ve TBMM tarafından oylanmakta. 16 Nisan'da da anayasa değişikliği için tarafımıza sunulan 18 madde önce meclis tarafından görüşüldü ve mecliste 339 oy ile kabul edildi.

Mecliste kabul edilen bu anayasa değişikliği peki neden tekrar bize soruluyor?

Mecliste görüşülen maddeler kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanına gider. Cumhurbaşkanı ilgili konuya 15 gün içerisinde cevap vermelidir. Eğer 330-367 arasında bir oy söz konusu ise Cumhurbaşkanının önünde 2 seçenek bulunmaktadır. Ya tekrar görüşülmek üzere meclise geri gönderir ya da halk oylamasına yani referanduma sunar. Direkt olarak kabul etme hakkı bulunmamaktadır. Eğer 367'den yüksek bir oy ile mecliste kabul edilseydi, Cumhurbaşkanı direkt olarak kabul etme hakkına sahip olacaktı. Ancak yine de isterse kabul etmek yerine halk oylamasına sunma inisiyatifi de bulunacaktı. Ancak meclisten kabul edilerek gelen bir kararı Cumhurbaşkanının reddetmesi gibi bir durum asla söz konusu olamamaktadır. Çünkü söz milletin vekilliğini yapmakta olan milletvekillerinindir.

Yani kısacası günümüz gündeminde bulunan anayasa değişikliğinin 339 oy ile kabul edilmesi demek milletin temsilcileri mutlak çoğunluk ile aynı düşüncede değil demektir. O zaman bunu millete sormamız gerek demektir. Bu nedenle 16 Nisan'da tüm maddeler bize sorulmakta ve bizden bir cevap beklenmektedir.

Evet ya da Hayır... Hangi oyu kullanacak olursanız olun, öncelikle maddeleri okuyun, anlayın, düşünün, tartışın ve ona göre oyunuzu kullanın.

Çünkü,
- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Bu devleti yönetenler biziz. Bizim oylarımızla seçilen 550 millet vekili bugün bizim vekaletimiz ile bizim yerimize söz alıyor, bizim yerimize mücadele ediyor ve bizim yerimize bizim için çalışıyor.

Hangi partili olursanız olun, bu değişmez bir bütündür. Söz bizimdir, karar bize aittir. Bu yüzden kararınız her ne olursa olsun, sandığa gidin ve lütfen oy verin.

Karar verirken unutulmaması gerektiğini düşündüğüm başka bir nokta ise bu referandumun bir parti seçimi olmadığını bilmemiz gerektiğidir. Bu referandumu parti savaşı olarak görmeyin. Burada biz kararı net olarak belirlenemeyen bir teklifin kabul edilip edilemeyeceği konusunda tarafsız bir jüri olarak sandığa çağrılıyoruz.

Çünkü neydi?
- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindi.

Değerlendirme yaparken televizyonları, siyasileri dinlememiz değil, açıp okumamız gerekiyor. Milletvekilleri bizi temsil ediyor, biz milletvekillerini temsil etmiyoruz. Bu yüzden dinlenmesi gereken taraf onlar olmadığı için bizim sandığa gitmemiz isteniyor.

Tavsiyem bir Anayasa Hukuku kitabı edinin, Anayasayı açıp okuyun, teklif edilen 18 maddeyi açıp okuyun.

Ve kendinize sorun.

Evet mi? Hayır mı?

Söz hakkı senin. Oyunu kullan ve geleceğine sahip çık.

Anayasa için : https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
Kanun teklifi için: https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=206176


Selamlar,
Mutlu

10 Nisan 2017 Pazartesi

ALIŞVERİŞ: İSTEK Mİ? İHTİYAÇ MI?

Evet, delicesine yoğun bir ayın ardından sınav haftasının içinden herkese merhaba!

Mart ayı benim için yoğun geçti ve hafta sonu dahi bilgisayarı elime alıp da bir şeyler yazmaya vaktim pek kalmadı ne yazık ki... Fakat sınav haftasının ortasında geçen bir günümü yazı yazarak değerlendirmek istedim. Bu gün vazgeçemediğimiz kıyafet alışverişinden bahsedeceğim biraz.

Bir mağazaya giriyorsunuz ve her şeyden almak mı istiyorsunuz?
İçinizdeki ses her şeyden istiyor ve siz dur diyemiyor musunuz?
Cevabınız evetse alışveriş gribi olmuşsunuz demektir... 

Bir salgın gibi vücudunuzun her yanını sarmış olan bu harcama dürtüsü sizin alışveriş gribine yakalandığınızın göstergesi. Ama aldığımız şeyler bizler için istek mi, ihtiyaç mı? 

Bir çoğumuz buna istek diye cevap verecektir, eminim... Özellikle kadınlar! Maalesef görüp beğendiğimiz her şeyi almak istiyoruz. Maalesef erkeklerin bir sırt çantası ile gittiği yerlere biz bir bavul ile gidiyoruz. İhtiyacımız olandan hep daha fazlasını almak istiyoruz yanımıza. İşte alışveriş gribi de böyle bir şey. 

Dolabınızı açtığınızda kaç tane kıyafetinize ihtiyacınız var? Kaç kıyafetinizi ayda en az 1 kere giyinebiliyorsunuz ve kaç kıyafetiniz aylarca dolapta onu seçip giymeniz için bekliyor?

Bugün bu soruların cevabını bulmak için harekete geçin ve dolabınıza doğru yönelin.

Giymediğiniz kıyafetleri neden hala dolabınızda tutuyorsunuz? Beğenerek alıp sadece dolabınızda yer kaplaması için para verdiğiniz kıyafetler kalabalıktan başka bir sonuç vermez. Ama o kıyafete ihtiyacı olanları düşünün bir de... O kıyafeti alamayanlar varken siz neden dolabınızda tutuyor ve giyinmiyorsunuz? İlk işiniz bu kıyafetleri ihtiyaç sahiplerine duyurarak dolabınızdan çıkartmak olsun.

Dolabınızda kaç kıyafetiniz var? Sayın.

Evet, dolabınızda kaç tane kıyafetiniz olduğunu sayın. Bir ay 30 günden ibaretken sizin 30'dan fazla kıyafetiniz varsa o fazla kıyafetleri kaç ayda bir giyiyorsunuz? Almış olduğunuz o 50. kıyafet inanın sizin için bir ihtiyaç değil. Çalışan bir insansanız eğer ve işiniz resmi/şık giyim gerektiren bir iş ise bir ayda 20 iş günü var. İş kıyafetleriniz 20'den fazla olmamalı. 8 hafta sonu varsa eğer dışarısı için giymeyi planladığınız kıyafetler 10'u geçmemeli... Kategorilerinizi kendiniz belirleyebilirsiniz. Sosyal hayatınızı ben değil siz daha iyi bilirsiniz. Ama her gece dışarı çıkmıyorsanız 30 tane gece elbisesine de ihtiyacınız yok. Kendinize kombinler yapın ve hiç bir kombine sığdıramadığınız kıyafetlerinizi de dolabınızdan çıkarın, o kıyafetler için yeni kombin gerektiren harcamalara yönelmeyin.

Yeni kıyafet almayacak mıyız?

Elbetteki yeni bir kıyafet alabiliriz... Dolabımızda bulunan kıyafetler eskiyebilir, planlanmamış bir yer için dolabımızda bulunandan farklı olarak başka bir kıyafet ihtiyacı doğabilir, artık o kıyafeti giymek istemiyor olabilirsiniz vb... Ancak başka bir kıyafeti alma kararı verdiğinizde dolabınızdan çıkartabileceğiniz bir kıyafet seçmelisiniz kendinize. Örneğin; iş yerinde giyinmek üzere beğendiğiniz 21. kıyafetinizi alırken evdeki 20 kıyafetinizden birini ihtiyaç sahibine vermek üzere dolabınızdan çıkarmayı göze alın.

Sayılar konusunda katı olmak zorunda mıyız?

Hayır, sonuçta hayat şartları ne getireceği belli olmaz. Tabi ki 3 tane fazla kıyafetiniz olası durumlara karşı durabilir. Tabi ki 3-5 kıyafetinizi 2 ayda bir giyinebilirsiniz. Ancak bu aşırıya kaçmamalı. Bu sayede her ay dolabınızı doldurup taşıran onlarca gereksiz kıyafete para harcamaktan kurtulabilir ve bunun yerine para biriktirebilirsiniz! Biriktirdiğiniz paralarla kendinize belki bir tatil, belki bir konser ya da ihtiyacınız olan başka bir ürün/hizmet satın alabilirsiniz...

O halde hunharca yapmış olduğumuz alışveriş için harcadığımız paralar ile birikim yapabilmek, doğru alışveriş ile ihtiyaca yönelik harcama yapıp bu ihtiyaca erişemeyen ihtiyaç sahiplerini de sevindirebilmek mümkün demektir!

Bir yıl içerisinde ya da bir ay içerisinde ne kadar hafta içi/hafta sonu/tatil günleri bulunduğunu öğrenmek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz:
https://is-gunu.hesaplama.net/

Çevrenizde ihtiyaç sahibi birini tanımıyorsanız, fazla kıyafetlerinizi verebileceğiniz ve aynı zamanda ihtiyacınız olan bir ürünü aynı şekilde sizin de talep edebileceğiniz bir facebook grubu bulunmaktadır. Aşağıdaki link ile bu gruba üye olabilirsiniz:
https://www.facebook.com/groups/atmaver/?fref=ts

Bol birikimli ve paylaşımlı bir hayat dileğiyle,
Sevgiler,

Mutlu


20 Şubat 2017 Pazartesi

EVS ile Yurtdışına Çıkma Fırsatı

Herkese uzun bir aradan sonra merhaba!

Yapmış olduğum araştırmalar sonucu EVS hakkında bir çok bilgi edindim ve bu edindiğim bilgileri bir çok arkadaşımın da isteği sonucu sizlerle buradan paylaşmak istedim.

Öncelikle EVS Nedir?
EVS European Voluntary Service'in baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Türkçesi ise AGH yani Avrupa Gönüllülük Hareketi.

EVS projeleri 2 haftadan 12 aya kadar yurt dışında gönüllü çalışma gerçekleştirilmekte. Yurt dışına çıkmak için öğrencilerin tercih etmiş olduğu bir çok alternatif mevcut. Work and Travel, Erasmus, Workaway vb. EVS de bunlardan bir tanesi..

Daha çok öğrenciler tercih ettiği için öğrenci kelimesini kullandım yukarda lakin EVS katılımcısı olmak için üniversite öğrencisi olmaya gerek yok. 18 - 30 yaş arası her genç bu projelere katılmaya hak kazanabilir.

Peki bu projelere nasıl başvuru yapılıyor?
EVS Projeleri kapsamında iş ilanı yayınlanır gibi proje ilanları yayınlanıyor. İlanlarda aranan gönüllü profilinden ve gittiğinizde yapacağınız iş tanımlarından bahsediliyor. Bu ilanlara kurumların belirlediği başvuru yolu ile projelere başvurmaya başlıyorsunuz. Projelere başvurmak için öncelikle bir gönderici kuruluşunuzun olması gerekiyor. Bu gönderici kuruluş sizinle gideceğiniz kurum arasındaki yazışmaları tamamlayarak gidiş işlemleriniz konusunda size yardımcı oluyor ve gittikten dönene kadar ki süreçte sizlerle her türlü sorununuzda destekçiniz olarak irtibatta kalıyor. Bir de Europass CV'niz ve bir de ingilizce yazılmış motivasyon mektubunuzun olması gerekiyor.

İlanları gönderici kuruluşunuzun sayfasında yayınlamasıyla da bulup direk gönderici kuruluş aracılığı ile de başvurabilirsiniz ya da kendiniz de bulup gönderici kuruluşunuzun bilgilerini paylaşarak bireysel başvuru da yapabilirsiniz. 

Gönderici kuruluşunuzu seçerken dikkatli olmanız gerekmektedir. Çünkü her kurum gönderici kuruluş olamaz. Gönderici kuruluşlar akreditasyonlarını tamamlamış kurumlar olmalıdır. Bu akreditasyonu sağlayan da Ulusal Ajans'tır. Ulusal Ajans devletin Avrupa Birliği bakanlığının AB Eğitim ve Gençlik Programları çerçevesinde kurulmuş olan ilgili kuruluşudur. Gönderici kuruluşunuzu ulusal ajansın sitesinde yer alan data üzerinden araştırarak seçtikten sonra ilgili projelere başvurunuzda gönderici kuruluşunuzu belirterek başvurunuzu tamamlayabilirsiniz.

Şayet başvurunuz olumlu olursa gitmek için gerekli tüm işlemlerinizi gönderici kuruluşunuz ile irtibata geçerek gerçekleştirmeye başlamak kalıyor sadece... Gitmek için almanız gereken vize işlemleri ücreti, gidiş dönüş uçak bileti masraflarınız, gittiğiniz yerdeki konaklamanız dahil hepsi proje kapsamında karşılanıyor. Bu nedenle sizin için bir masraf da söz konusu olmuyor. Hatta tüm bunların yanında size aylık ortalama 100-150 € civarında bir de cep harçlığı veriliyor. Bu cep harçlığınızın miktarı gideceğiniz ülkenin ekonomik durumuna bağlı olarak değişiyor. Daha fazlası olması da mümkün..

Her şey tamam ve kabul aldığınız projenin ülkesine doğru yola çıktınız ve gideceğiniz yere vardınız... Ne olacak?
İlk olarak gittiğiniz zaman önce size bir süre İngilizce eğitimi veriliyor. Bir yandan da proje kapsamında belirtilmiş olan görevlerinize göre gittiğiniz kurumda çalışmaya başlıyorsunuz. Kurumda çalışmalarınız genelde hafta içi 9-5 gibi saatlerde gerçekleşiyor. Hafta sonları ise tatil oluyor. Ancak dediğim gibi bu bir genelleme.. Proje ilanında bu gibi bilgilere yer veriliyor... Bu hususları dikkatle okumanız gerekmektedir!

Hafta sonlarının tatil olduğu bir projede üstelik haftada max 30-35 saat gibi rahat bir çalışma saatinin bulunması gittiğiniz ülkeyi ve hatta civardaki ülkeleri dahi gezmek için ideal. Bu sayede bir çok yer gezerek farklı yerleri keşfedebilirsiniz.

EVS Projelerinin bir güzel yanı da çok iyi İngilizce bilmeniz gerekmiyor. Hatta bilmeseniz bile olur şayet bilmeden gidenlerin de hikayesini az duymadım... Eğer uzun süreli projeleri tercih ediyorsanız (6 - 12 ay gibi) İngilizceniz bir hayli gelişecektir. Buradaki bir diğer husus da gideceğiniz ülkenin dilinin önemli olmaması... Çünkü bu projelere sizin ülkenizde 1-2 veya 3 kadar kişi alındığı gibi diğer ülkelerden de katılımcılar geliyor... Bu nedenle herkes için ortak dil İngilizce olarak kabul edildiğinden İngilizce konuşmak durumunda kalıyorsunuz ve bu nedenle İngilizceniz gelişmeye başlıyor. Lakin konuşma dili farklı olan bir ülkeye gittiğinizde o ülkenin diline dair de bir şeyler öğrenmeye başlamanız tabi ki muhtemel... İster istemez uzun bir süre orada yaşayınca oranın dilini de öğrenmeye başlayacaksınızdır.

EVS Projelerini seçerken gitmek istediğiniz ülkeyi ve projeyi seçme noktasında gerçekten dikkatli davranmanız gerekiyor. Çünkü uzun dönem EVS 18-30 yaş arasında yalnızca 1 defa yapmaya hakkınızın olduğu bir program. Bir yapan bir kez daha yapamıyor. Kısa dönemi ise 2 defa yapabilirsiniz ya da ilk olarak kısa dönem EVS programına katıldıysanız 1 uzun dönem EVS programına daha katılmaya hak kazanabilirsiniz.

Peki nedir bu Uzun Dönem vs Kısa Dönem?
Kısa dönem EVS Programları 2 hafta ila 2 aylık projeleri kapsamaktadır. Yani 2 aya kadar süren projelere katılmış olduğunuz zaman kısa dönem EVS yapmış oluyorsunuz. Uzun dönem ise 3 ay ile 12 aya kadar gerçekleşen EVS Projeleridir. İster 3 aylık gidin ister 5 ister 10 ister 12...kabul alıp gittiğiniz anda uzun dönem EVS hakkından yararlanmış ve bir daha yararlanmamak üzere EVS defterinizi kapatmış oluyorsunuz. Eğer kısa dönem 2 aylık bir EVS Projesine gittiniz diyelim ki... İşte o zaman size bir EVS projesine daha katılma hakkı tanınıyor. Ancak bir şartla... Toplamda 12 ayı geçmemek üzere yararlanabilirsiniz. Yani 2 Ay gittiyseniz maksimum 10 aylık bir projeye gidebilirsiniz. 1 ay gittiyseniz 11 aylık gibi... Fakat 10 aylık uzun dönem EVS projesine katıldıktan sonra 2 aylık kısa dönem EVS projesine gidemezsiniz. Bir kısa dönem bir de uzun dönem EVS Projesine katılmak istiyorsanız önce mutlaka kısa dönem yapmanız gerekmektedir..

Tüm bu bilgileri edindiğimize göre faydalı linkleri paylaşmak kalıyor geriye...

  • Akreditasyona sahip olan gönderici kuruluşları bulabilmek için: Tıklayınız
  • Ulusal ajansın hazırlamış olduğu 41 Soruda AGH Açıklaması için: Tıklayınız
  • Gönüllü çalışma profili için doğum tarihi uygunluğu için: Tıklayınız
  • Gönüllü hizmetine gidenlerin görüşleri için: Tıklayınız
  • Projelerin en çok yayınladığı ve benim de takip ettiğim (bence) en kullanışlı;
  • 1. Proje paylaşım platformu için: Tıklayınız
  • 2. Web Site için : Tıklayınız

Selamlar,
Sevgiler...

Mutlu.

İletişimde olmak için;