6 Kasım 2017 Pazartesi

İyilik Peşinde Koş

Merhabalar,

Oradan oraya koşturan ve blog yazımını biraz fazlaca ihmal eden biri olarak uzak kaldığım için çok üzgünüm. Ancak yazacak ve paylaşacak o kadar çok şey birikiyor ki, hepsini paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Düzenimi yeniden toparlamak üzereyim. Toparlar toparlamaz da düzenli blog yazılarımı paylaşmaya başlayacağım. Ancak şimdi size İyilik Peşinde Koş hakkında kısa bir paylaşım yapmak istiyorum.

İyilik Peşinde Koş, Adım Adım’ın desteklediği Sivil Toplum Kuruluşlarının Projeleri için koşmak isteyen gönüllülerin kullanacağı bir yardımseverlik koşusu platformu ve aynı zamanda Dünyada sadece yardımseverlik koşusu için yapılmış ilk dijital kaynak yaratma platformu... Ben de bu kapsamda İyilik Peşinde Koşuyorum ve koşuma anlam katıyorum.

Ülkemizde koruma altında 18 bin çocuk var. 18 bin çocuktan ise yalnızca 5 bini koruyucu ailede. Bu çocuk ve gençlerin karşılaştığı hayat zorlukları ise hiç birimizin empati kurabileceği kadar kolay değil. Zor olan bir çok şey vardır hayatta, ancak en zor olanlardan biri bir ailen olmadan büyümektir ya da ailenden uzakta, onların desteğini alamadan... Hayat Sende Derneği de işte bu çocukların arasından çıkmış 4 gencin el ele vermesi ile kurulmuş bir dernek. Bu kapsamda koruma altında yetişen çocuk ve gençleri yapılan bağışlar sayesinde; eğitim, iş, burs, staj ve hakları konusunda destekliyor. Çok güzel bir amaca hizmet ediyor. İşte bu nedenle ben de koruma altındaki çocuklar için bu yıl İstanbul Maratonunda koşmaya karar verdim. 

Koşuma anlam katarak bağışlarınızı toplamayı ve koruma altındaki çocuklara destek olmayı ümit ediyorum. Yaptığınız her bağış için İstanbul Maratonunda koşuyor olacağım. Bu nedenle sizlerden küçük büyük demeden koşum için bağış yapmanızı rica ediyorum.

Korumada olan ve üniversite de okuyan bir üniversite öğrencisinin burs, kamp, mentörlük programından yararlanması için 3.500 TL para gerekiyormuş. Ben de bu nedenle koşu boyunca 1 öğrenciye ulaşmış olmayı kendime hedefledim. Yani 3.500 TL bağış toplama hedefi içerisindeyim. Gelin siz de bana ortak olun ve bu güzel gence birlikte umut olalım. 

Sadece şikayet etmiyorum, değiştirmeye çalışıyorum, adımlarımla çevremdekileri harekete geçirmeye çalışıyorum ve farkındalık yaratıyorum. Yaptığınız bağış ile koşum anlamlanacak ve bu yolda beni destekliyor olmanızdan çok büyük mutluluk duyacağım. 

Bağış yapmak çok kolay. Aşağıdaki bağlantıya giderek bu kampanya için hazırladığım sayfamda hem şu anda kaç kişiden bağış topladığımı görebilir hem de isterseniz bağış yapabilirsiniz.

Beni desteklemek için lütfen sen de bağış yap.
https://bagis.adimadim.org?ccid=CC23387

Kampanyamın son durumunu merak ediyorsan linke tıklaman yeterli.
https://ipk.adimadim.org/kampanya/CC23387

Sevgiler!

Mutlu Nogay

14 Temmuz 2017 Cuma

Hayata Dair

İçim kıpır kıpır... Uzun zamandır sadece bitirmem gereken şeylere yoğunlaştım. Okumalar yaptım, araştırmalar yaptım. Gittim, geldim, uyudum, uyandım... Hepsi bu. Yazmayı istediğim çok şey oldu. Daha sonra yazmayı unutmamak için küçük küçük notlar aldım. Yazmak istediğim ne varsa hepsini sonra tek tek yazabileyim diye.

Geçen zamanda üniversiteden mezun oldum, stajımı bitirdim, görüşmek istediğim bir çok insanla görüştüm, bir çok kitap satın aldım, kendime bir dizi ve film listesi yaptım, bir müzik listesi de yaptım. Kendimi bulmaya çalıştım. Yapmak istediğim şeyleri, yaşamak istediğim hayatı, kendimi dinlemeye çalıştım. İngilizceyi geliştirmek için derslere başladım. Sosyal Girişimcilik Programına kayıt oldum. Harika bir akademisyen ile tanıştım. Arkadaşlarımla, ailemle oturdum kalktım. Gündemi tartıştım, gençleri tartıştım, sivil alanı tartıştım... Yüksek lisans programlarını kurcaladım. Bir şeyler öğrendim, bir şeyler öğrettim... Kızdım, kırıldım, hayal kırıklığına uğradım; güldüm, eğlendim, mutlu edildim, mutlu ettim...

Hayatımda çok keyifli zamanlar geçiriyorum. Tek korkum ise bu keyif aldığım zamanların bir gün bitme ihtimali.

Hani bir işe başvururken, bir projeye başlarken hep motivasyonunuzu sorarlar ya size; ön yazı isterler, niyet mektubu isterler, motivasyon mektubu isterler, vs.. İnsanın önce yaşamaya motivasyonu olması gerek. Yaşamaya dair motivasyonunuz ne durumda?

Herkesin kendine göre yaşamak istediği bir hayat, kendince beklentileri vardır. Aşık olmak istersin, para kazanmak istersin, para harcamak istersin, gülmek istersin, gezmek istersin, kahve içmek istersin... Kimi zaman yaşadıklarının seni tatmin etmediğini fark edersin. Enerjin düşer, umutsuz bakarsın hayata. Her şeyin ters gideceğine ikna edersin kendini. Ama etmeyin! Bu hayatta ne yapmaya karar verirseniz verin kendinize o hayatı en motive yaşamanızı sağlayan şeye karar verin.

Ben bu zaman diliminde gördüm ki, yaşamak istediğimiz hayat her nasıl olursa olsun, o hayata kavuşmak için gerekli olan tek şey o hayat için niyetiniz ve motivasyonunuz. Eğer gerçekten istersek yapamayacağımız hiç bir şey yok. Hayallerini gerçekleştirmeyi başarmış, mutlu olan ve yaşamaya dair enerjileri hiç bitmeyecekmiş gibi yaşamaya devam eden küçük-büyük herkesi tanımaya bakın. Kapalı kutularınızdan çıkın, hayata bir bakın.

Sevgiyle kalın,

Mutlu.

11 Nisan 2017 Salı

REFERANDUM: OY VER

Herkese merhaba,

Referandum geliyor. Referanduma 5 kala geç olsun güç olmasın diyerek ben de bir kaç bir şey yazmak istedim. Bu bir evet demelisiniz, hayır demelisiniz yazısı asla değil. Siyasi görüşüm, referanduma cevabım yazılarıma karıştıracağım bir mevzu değildir. Sadece birkaç bir şeye değinmek istiyorum. Hepsi bu.

16 Nisan'da teklif edilen anayasa değişikliği için hepimiz sandık başına çağrılıyoruz. Çünkü kararı halk verecek. Şuan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip olan ve 18 yaşını geçmiş, anayasaca belirlenmiş herhangi bir kısıtlaması olmayan herkes oy kullanma hakkına sahip. Oy kullanmak bize verilmiş bir haktır. Kararı bizim vermemiz gerektiği için sandığa çağrılıyoruz. Bu yüzden lütfen oy verin!

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizi temsil etmek üzere oyla seçili 550 milletvekili bulunmakta. Anayasa değişikliği durumu söz konusu olursa bu değişiklik meclis tarafından görüşülmekte ve TBMM tarafından oylanmakta. 16 Nisan'da da anayasa değişikliği için tarafımıza sunulan 18 madde önce meclis tarafından görüşüldü ve mecliste 339 oy ile kabul edildi.

Mecliste kabul edilen bu anayasa değişikliği peki neden tekrar bize soruluyor?

Mecliste görüşülen maddeler kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanına gider. Cumhurbaşkanı ilgili konuya 15 gün içerisinde cevap vermelidir. Eğer 330-367 arasında bir oy söz konusu ise Cumhurbaşkanının önünde 2 seçenek bulunmaktadır. Ya tekrar görüşülmek üzere meclise geri gönderir ya da halk oylamasına yani referanduma sunar. Direkt olarak kabul etme hakkı bulunmamaktadır. Eğer 367'den yüksek bir oy ile mecliste kabul edilseydi, Cumhurbaşkanı direkt olarak kabul etme hakkına sahip olacaktı. Ancak yine de isterse kabul etmek yerine halk oylamasına sunma inisiyatifi de bulunacaktı. Ancak meclisten kabul edilerek gelen bir kararı Cumhurbaşkanının reddetmesi gibi bir durum asla söz konusu olamamaktadır. Çünkü söz milletin vekilliğini yapmakta olan milletvekillerinindir.

Yani kısacası günümüz gündeminde bulunan anayasa değişikliğinin 339 oy ile kabul edilmesi demek milletin temsilcileri mutlak çoğunluk ile aynı düşüncede değil demektir. O zaman bunu millete sormamız gerek demektir. Bu nedenle 16 Nisan'da tüm maddeler bize sorulmakta ve bizden bir cevap beklenmektedir.

Evet ya da Hayır... Hangi oyu kullanacak olursanız olun, öncelikle maddeleri okuyun, anlayın, düşünün, tartışın ve ona göre oyunuzu kullanın.

Çünkü,
- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Bu devleti yönetenler biziz. Bizim oylarımızla seçilen 550 millet vekili bugün bizim vekaletimiz ile bizim yerimize söz alıyor, bizim yerimize mücadele ediyor ve bizim yerimize bizim için çalışıyor.

Hangi partili olursanız olun, bu değişmez bir bütündür. Söz bizimdir, karar bize aittir. Bu yüzden kararınız her ne olursa olsun, sandığa gidin ve lütfen oy verin.

Karar verirken unutulmaması gerektiğini düşündüğüm başka bir nokta ise bu referandumun bir parti seçimi olmadığını bilmemiz gerektiğidir. Bu referandumu parti savaşı olarak görmeyin. Burada biz kararı net olarak belirlenemeyen bir teklifin kabul edilip edilemeyeceği konusunda tarafsız bir jüri olarak sandığa çağrılıyoruz.

Çünkü neydi?
- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindi.

Değerlendirme yaparken televizyonları, siyasileri dinlememiz değil, açıp okumamız gerekiyor. Milletvekilleri bizi temsil ediyor, biz milletvekillerini temsil etmiyoruz. Bu yüzden dinlenmesi gereken taraf onlar olmadığı için bizim sandığa gitmemiz isteniyor.

Tavsiyem bir Anayasa Hukuku kitabı edinin, Anayasayı açıp okuyun, teklif edilen 18 maddeyi açıp okuyun.

Ve kendinize sorun.

Evet mi? Hayır mı?

Söz hakkı senin. Oyunu kullan ve geleceğine sahip çık.

Anayasa için : https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf
Kanun teklifi için: https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=206176


Selamlar,
Mutlu

10 Nisan 2017 Pazartesi

ALIŞVERİŞ: İSTEK Mİ? İHTİYAÇ MI?

Evet, delicesine yoğun bir ayın ardından sınav haftasının içinden herkese merhaba!

Mart ayı benim için yoğun geçti ve hafta sonu dahi bilgisayarı elime alıp da bir şeyler yazmaya vaktim pek kalmadı ne yazık ki... Fakat sınav haftasının ortasında geçen bir günümü yazı yazarak değerlendirmek istedim. Bu gün vazgeçemediğimiz kıyafet alışverişinden bahsedeceğim biraz.

Bir mağazaya giriyorsunuz ve her şeyden almak mı istiyorsunuz?
İçinizdeki ses her şeyden istiyor ve siz dur diyemiyor musunuz?
Cevabınız evetse alışveriş gribi olmuşsunuz demektir... 

Bir salgın gibi vücudunuzun her yanını sarmış olan bu harcama dürtüsü sizin alışveriş gribine yakalandığınızın göstergesi. Ama aldığımız şeyler bizler için istek mi, ihtiyaç mı? 

Bir çoğumuz buna istek diye cevap verecektir, eminim... Özellikle kadınlar! Maalesef görüp beğendiğimiz her şeyi almak istiyoruz. Maalesef erkeklerin bir sırt çantası ile gittiği yerlere biz bir bavul ile gidiyoruz. İhtiyacımız olandan hep daha fazlasını almak istiyoruz yanımıza. İşte alışveriş gribi de böyle bir şey. 

Dolabınızı açtığınızda kaç tane kıyafetinize ihtiyacınız var? Kaç kıyafetinizi ayda en az 1 kere giyinebiliyorsunuz ve kaç kıyafetiniz aylarca dolapta onu seçip giymeniz için bekliyor?

Bugün bu soruların cevabını bulmak için harekete geçin ve dolabınıza doğru yönelin.

Giymediğiniz kıyafetleri neden hala dolabınızda tutuyorsunuz? Beğenerek alıp sadece dolabınızda yer kaplaması için para verdiğiniz kıyafetler kalabalıktan başka bir sonuç vermez. Ama o kıyafete ihtiyacı olanları düşünün bir de... O kıyafeti alamayanlar varken siz neden dolabınızda tutuyor ve giyinmiyorsunuz? İlk işiniz bu kıyafetleri ihtiyaç sahiplerine duyurarak dolabınızdan çıkartmak olsun.

Dolabınızda kaç kıyafetiniz var? Sayın.

Evet, dolabınızda kaç tane kıyafetiniz olduğunu sayın. Bir ay 30 günden ibaretken sizin 30'dan fazla kıyafetiniz varsa o fazla kıyafetleri kaç ayda bir giyiyorsunuz? Almış olduğunuz o 50. kıyafet inanın sizin için bir ihtiyaç değil. Çalışan bir insansanız eğer ve işiniz resmi/şık giyim gerektiren bir iş ise bir ayda 20 iş günü var. İş kıyafetleriniz 20'den fazla olmamalı. 8 hafta sonu varsa eğer dışarısı için giymeyi planladığınız kıyafetler 10'u geçmemeli... Kategorilerinizi kendiniz belirleyebilirsiniz. Sosyal hayatınızı ben değil siz daha iyi bilirsiniz. Ama her gece dışarı çıkmıyorsanız 30 tane gece elbisesine de ihtiyacınız yok. Kendinize kombinler yapın ve hiç bir kombine sığdıramadığınız kıyafetlerinizi de dolabınızdan çıkarın, o kıyafetler için yeni kombin gerektiren harcamalara yönelmeyin.

Yeni kıyafet almayacak mıyız?

Elbetteki yeni bir kıyafet alabiliriz... Dolabımızda bulunan kıyafetler eskiyebilir, planlanmamış bir yer için dolabımızda bulunandan farklı olarak başka bir kıyafet ihtiyacı doğabilir, artık o kıyafeti giymek istemiyor olabilirsiniz vb... Ancak başka bir kıyafeti alma kararı verdiğinizde dolabınızdan çıkartabileceğiniz bir kıyafet seçmelisiniz kendinize. Örneğin; iş yerinde giyinmek üzere beğendiğiniz 21. kıyafetinizi alırken evdeki 20 kıyafetinizden birini ihtiyaç sahibine vermek üzere dolabınızdan çıkarmayı göze alın.

Sayılar konusunda katı olmak zorunda mıyız?

Hayır, sonuçta hayat şartları ne getireceği belli olmaz. Tabi ki 3 tane fazla kıyafetiniz olası durumlara karşı durabilir. Tabi ki 3-5 kıyafetinizi 2 ayda bir giyinebilirsiniz. Ancak bu aşırıya kaçmamalı. Bu sayede her ay dolabınızı doldurup taşıran onlarca gereksiz kıyafete para harcamaktan kurtulabilir ve bunun yerine para biriktirebilirsiniz! Biriktirdiğiniz paralarla kendinize belki bir tatil, belki bir konser ya da ihtiyacınız olan başka bir ürün/hizmet satın alabilirsiniz...

O halde hunharca yapmış olduğumuz alışveriş için harcadığımız paralar ile birikim yapabilmek, doğru alışveriş ile ihtiyaca yönelik harcama yapıp bu ihtiyaca erişemeyen ihtiyaç sahiplerini de sevindirebilmek mümkün demektir!

Bir yıl içerisinde ya da bir ay içerisinde ne kadar hafta içi/hafta sonu/tatil günleri bulunduğunu öğrenmek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz:
https://is-gunu.hesaplama.net/

Çevrenizde ihtiyaç sahibi birini tanımıyorsanız, fazla kıyafetlerinizi verebileceğiniz ve aynı zamanda ihtiyacınız olan bir ürünü aynı şekilde sizin de talep edebileceğiniz bir facebook grubu bulunmaktadır. Aşağıdaki link ile bu gruba üye olabilirsiniz:
https://www.facebook.com/groups/atmaver/?fref=ts

Bol birikimli ve paylaşımlı bir hayat dileğiyle,
Sevgiler,

Mutlu


20 Şubat 2017 Pazartesi

EVS ile Yurtdışına Çıkma Fırsatı

Herkese uzun bir aradan sonra merhaba!

Yapmış olduğum araştırmalar sonucu EVS hakkında bir çok bilgi edindim ve bu edindiğim bilgileri bir çok arkadaşımın da isteği sonucu sizlerle buradan paylaşmak istedim.

Öncelikle EVS Nedir?
EVS European Voluntary Service'in baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Türkçesi ise AGH yani Avrupa Gönüllülük Hareketi.

EVS projeleri 2 haftadan 12 aya kadar yurt dışında gönüllü çalışma gerçekleştirilmekte. Yurt dışına çıkmak için öğrencilerin tercih etmiş olduğu bir çok alternatif mevcut. Work and Travel, Erasmus, Workaway vb. EVS de bunlardan bir tanesi..

Daha çok öğrenciler tercih ettiği için öğrenci kelimesini kullandım yukarda lakin EVS katılımcısı olmak için üniversite öğrencisi olmaya gerek yok. 18 - 30 yaş arası her genç bu projelere katılmaya hak kazanabilir.

Peki bu projelere nasıl başvuru yapılıyor?
EVS Projeleri kapsamında iş ilanı yayınlanır gibi proje ilanları yayınlanıyor. İlanlarda aranan gönüllü profilinden ve gittiğinizde yapacağınız iş tanımlarından bahsediliyor. Bu ilanlara kurumların belirlediği başvuru yolu ile projelere başvurmaya başlıyorsunuz. Projelere başvurmak için öncelikle bir gönderici kuruluşunuzun olması gerekiyor. Bu gönderici kuruluş sizinle gideceğiniz kurum arasındaki yazışmaları tamamlayarak gidiş işlemleriniz konusunda size yardımcı oluyor ve gittikten dönene kadar ki süreçte sizlerle her türlü sorununuzda destekçiniz olarak irtibatta kalıyor. Bir de Europass CV'niz ve bir de ingilizce yazılmış motivasyon mektubunuzun olması gerekiyor.

İlanları gönderici kuruluşunuzun sayfasında yayınlamasıyla da bulup direk gönderici kuruluş aracılığı ile de başvurabilirsiniz ya da kendiniz de bulup gönderici kuruluşunuzun bilgilerini paylaşarak bireysel başvuru da yapabilirsiniz. 

Gönderici kuruluşunuzu seçerken dikkatli olmanız gerekmektedir. Çünkü her kurum gönderici kuruluş olamaz. Gönderici kuruluşlar akreditasyonlarını tamamlamış kurumlar olmalıdır. Bu akreditasyonu sağlayan da Ulusal Ajans'tır. Ulusal Ajans devletin Avrupa Birliği bakanlığının AB Eğitim ve Gençlik Programları çerçevesinde kurulmuş olan ilgili kuruluşudur. Gönderici kuruluşunuzu ulusal ajansın sitesinde yer alan data üzerinden araştırarak seçtikten sonra ilgili projelere başvurunuzda gönderici kuruluşunuzu belirterek başvurunuzu tamamlayabilirsiniz.

Şayet başvurunuz olumlu olursa gitmek için gerekli tüm işlemlerinizi gönderici kuruluşunuz ile irtibata geçerek gerçekleştirmeye başlamak kalıyor sadece... Gitmek için almanız gereken vize işlemleri ücreti, gidiş dönüş uçak bileti masraflarınız, gittiğiniz yerdeki konaklamanız dahil hepsi proje kapsamında karşılanıyor. Bu nedenle sizin için bir masraf da söz konusu olmuyor. Hatta tüm bunların yanında size aylık ortalama 100-150 € civarında bir de cep harçlığı veriliyor. Bu cep harçlığınızın miktarı gideceğiniz ülkenin ekonomik durumuna bağlı olarak değişiyor. Daha fazlası olması da mümkün..

Her şey tamam ve kabul aldığınız projenin ülkesine doğru yola çıktınız ve gideceğiniz yere vardınız... Ne olacak?
İlk olarak gittiğiniz zaman önce size bir süre İngilizce eğitimi veriliyor. Bir yandan da proje kapsamında belirtilmiş olan görevlerinize göre gittiğiniz kurumda çalışmaya başlıyorsunuz. Kurumda çalışmalarınız genelde hafta içi 9-5 gibi saatlerde gerçekleşiyor. Hafta sonları ise tatil oluyor. Ancak dediğim gibi bu bir genelleme.. Proje ilanında bu gibi bilgilere yer veriliyor... Bu hususları dikkatle okumanız gerekmektedir!

Hafta sonlarının tatil olduğu bir projede üstelik haftada max 30-35 saat gibi rahat bir çalışma saatinin bulunması gittiğiniz ülkeyi ve hatta civardaki ülkeleri dahi gezmek için ideal. Bu sayede bir çok yer gezerek farklı yerleri keşfedebilirsiniz.

EVS Projelerinin bir güzel yanı da çok iyi İngilizce bilmeniz gerekmiyor. Hatta bilmeseniz bile olur şayet bilmeden gidenlerin de hikayesini az duymadım... Eğer uzun süreli projeleri tercih ediyorsanız (6 - 12 ay gibi) İngilizceniz bir hayli gelişecektir. Buradaki bir diğer husus da gideceğiniz ülkenin dilinin önemli olmaması... Çünkü bu projelere sizin ülkenizde 1-2 veya 3 kadar kişi alındığı gibi diğer ülkelerden de katılımcılar geliyor... Bu nedenle herkes için ortak dil İngilizce olarak kabul edildiğinden İngilizce konuşmak durumunda kalıyorsunuz ve bu nedenle İngilizceniz gelişmeye başlıyor. Lakin konuşma dili farklı olan bir ülkeye gittiğinizde o ülkenin diline dair de bir şeyler öğrenmeye başlamanız tabi ki muhtemel... İster istemez uzun bir süre orada yaşayınca oranın dilini de öğrenmeye başlayacaksınızdır.

EVS Projelerini seçerken gitmek istediğiniz ülkeyi ve projeyi seçme noktasında gerçekten dikkatli davranmanız gerekiyor. Çünkü uzun dönem EVS 18-30 yaş arasında yalnızca 1 defa yapmaya hakkınızın olduğu bir program. Bir yapan bir kez daha yapamıyor. Kısa dönemi ise 2 defa yapabilirsiniz ya da ilk olarak kısa dönem EVS programına katıldıysanız 1 uzun dönem EVS programına daha katılmaya hak kazanabilirsiniz.

Peki nedir bu Uzun Dönem vs Kısa Dönem?
Kısa dönem EVS Programları 2 hafta ila 2 aylık projeleri kapsamaktadır. Yani 2 aya kadar süren projelere katılmış olduğunuz zaman kısa dönem EVS yapmış oluyorsunuz. Uzun dönem ise 3 ay ile 12 aya kadar gerçekleşen EVS Projeleridir. İster 3 aylık gidin ister 5 ister 10 ister 12...kabul alıp gittiğiniz anda uzun dönem EVS hakkından yararlanmış ve bir daha yararlanmamak üzere EVS defterinizi kapatmış oluyorsunuz. Eğer kısa dönem 2 aylık bir EVS Projesine gittiniz diyelim ki... İşte o zaman size bir EVS projesine daha katılma hakkı tanınıyor. Ancak bir şartla... Toplamda 12 ayı geçmemek üzere yararlanabilirsiniz. Yani 2 Ay gittiyseniz maksimum 10 aylık bir projeye gidebilirsiniz. 1 ay gittiyseniz 11 aylık gibi... Fakat 10 aylık uzun dönem EVS projesine katıldıktan sonra 2 aylık kısa dönem EVS projesine gidemezsiniz. Bir kısa dönem bir de uzun dönem EVS Projesine katılmak istiyorsanız önce mutlaka kısa dönem yapmanız gerekmektedir..

Tüm bu bilgileri edindiğimize göre faydalı linkleri paylaşmak kalıyor geriye...

  • Akreditasyona sahip olan gönderici kuruluşları bulabilmek için: Tıklayınız
  • Ulusal ajansın hazırlamış olduğu 41 Soruda AGH Açıklaması için: Tıklayınız
  • Gönüllü çalışma profili için doğum tarihi uygunluğu için: Tıklayınız
  • Gönüllü hizmetine gidenlerin görüşleri için: Tıklayınız
  • Projelerin en çok yayınladığı ve benim de takip ettiğim (bence) en kullanışlı;
  • 1. Proje paylaşım platformu için: Tıklayınız
  • 2. Web Site için : Tıklayınız

Selamlar,
Sevgiler...

Mutlu.

İletişimde olmak için;

6 Şubat 2017 Pazartesi

YAZ TATİLLERİ NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ?

En son yaz tatilini 2013 yazında yapmış biri olarak yazıyorum bu yazımı.

2013 Eylül ayında da üniversiteye başladım zaten...

Kesinlikle pişman değilim öncelikle... Ben yaz aylarında tatile çıkmak yerine staj yapmayı tercih edenlerden oldum. 1.sınıfın ilk yaz tatilinden 3.sınıfın son yaz tatiline kadar... Üstelik bir arkadaşım inatla son yaz tatilin yapma diye baskı yapmış olsa da... 😅

Şimdi ki aklım olsa keşke okulu uzatsaydım da diyorum aslında... Sadece staj değil çünkü yapılması gerekenler, dahası da var ama 4 yılda 3 yaz tatili maalesef yetmiyor!

2 kere girmiş olduğum Erasmus sınavını üst üste kazanamayınca olmayan İngilizce'm ile kırıp dizimi oturmam gerektiğini düşündüm hep. Work and Travel dedikleri şey ise sizden para istiyor her nasılsa. İstediğiniz kadar o parayı geri kazanacağınız gerçeği söylensin. Beni tek kuruş almadan göndermiyor sonuçta yurt dışına. İngilizce yok, para yok... Bir ara bir şekilde para ayarlayıp tur ile 1 haftalığına yurt dışına çıkıp 5 ülke gezdim, ama sadece gezip gördüm şehri o kadar... Ben istiyorum ki oranın kültürünü görüp yaşayayım, hissedeyim, ortak bir dil kullanarak sokaklarında özgürce gezeyim. Tabi burada Bestami'yi anacak elbet herkes. Ne diyordu? Yol açık, yola çık. Ancak benim buna da cesaretim pek olamadı ne yazık ki şu yaşıma kadar. Ama imkanlar bu kadar da sınırlı değildi, yapılabilecek çok şey vardı... Fakat şu aklım başına zamanında gelmedi!

Üniversite yılları geri gelmiyor... Özgürsünüz, rahatsınız her şekilde. Bıktığımız ödevleri, sınavları bile özleyeceğiz biliyorum. Ekmek elden su gölden, ne rahat üniversite... Lakin bu zorlu yola girerken yolun sonunda bizi istediğimiz alanda bir işe sokacak birikimler yapmak istiyoruz illa ki. İşte bu noktada stajlar devreye giriyor. Sonra yetmiyor, soruyorlar sana; sen okul ve iş dışında neler yaptın diye. Gönüllü çalışmalarından bahsediyorsun diz boyu. İngilizceni soruyorlar, yurt dışı deneyimini soruyorlar... Velhasıl kelam kimse sana ders notlarını, ortalamanı, kaç yılda bitirdiğini falan sormuyor.

Şimdi diyorum, keşke daha üniversitenin başındayken bir yurt dışı fırsatı araştırsaydım kendime. Okul mu uzayacaktı, uzasındı. İnanın önemli değil.

Üniversiteyi bitirme aşamasına gelene dek...

Üniversiteyi bitirme aşamasına geldiğinizde önemli olmaya başlıyor artık kararlarınız. Çünkü potansiyel iş durumunuzu da düşünmek durumunda kalıyorsunuz elbet...

Daha vakti olanlar; yurt dışı tecrübesi inanın çok önemli bir şey. Yurt dışında yaşamı deneyimlemek gerçekten harika. Farklı bir kültürü yaşıyor farklı ortamda farklı gençlerle gözlem yapma fırsatı ediniyor ve rekabet ettiğin insanları gözlemliyorsun.

Evet, rekabet!

Çünkü her ülke birbiri ile rekabet ediyor, aynı şirketler gibi... Ülkeye döndüğünüzde çalıştığınız şirkete hizmet ettiğiniz kadar, ülkenize de hizmet ediyorsunuz çünkü. Bu nedenle diğer ülkelerdeki gençlerle de rekabet ediyoruz elbette...

İşte yaz tatilini değerlendirebileceğiniz imkanlar;

  • Staj yapabilirsiniz bir kısa dönem ve bir uzun dönem stajınız mutlaka olsun!
  • Erasmus yapabilirsiniz eğer hali hazırda erasmus sınavını geçecek kadar bir İngilizceniz varsa ve hibe alabiliyorsanız harika! Ancak hibe çıkmazsa ve bunu karşılayacak bütçeniz de yoksa Erasmus + projeleri söz konusu. Yaz döneminizde Erasmus + projeleri ile yurt dışına çıkabilirsiniz. Lakin bunlar da ingilizce bilginiz değerlendirme kriteri olabiliyor.
  • EVS (AGH) kısa dönemi projelerine katılabilirsiniz. Maximum 2 aylık olmalı, çünkü EVS durumu biraz farklı. En güzeli ise EVS Projelerine gitmek için sahip olmanız gereken tek şey motivasyonunuz! İngilizceniz çok da önemli değil.
  • Sivil Toplum Projelerine katılabilirsiniz. Yaz dönemine denk gelen projelere katılmak için zaman yaratabilirsiniz kendinize.
  • İnterRail yapabilirsiniz. Tabi bunun için üniversitede okuyor olmak gerekmiyor. Bunu yaşamınızın her döneminde yapabilirsiniz ki burada laf bana düşmez; söz Bestami Köse'de.
  • TürkiyeRail de yapabilirsiniz tabi kiii. Çünkü bence önce yaşadığı ülkeyi gezip görmeli, bilmeli insan.


Aklıma gelen seçenekler bunlar, dahası da vardır elbet.

Siz de aklınıza gelen sunabileceğiniz fırsatlar olursa yorum bırakabilirsiniz, çok mutlu olurum! 😇

Sevgiyle kalın,

Mutlu.

4 Şubat 2017 Cumartesi

PARAMI YÖNETEBİLİYORUM


Size daha önce yazdığım yazımda Türkiye'nin dört bir köşesinden yüzlerce arkadaşım var demiştim. Nasıl? Ondan bahsedeceğim bu yazımda.

PY yani Paramı Yönetebiliyorum projesi ile aslında üniversite 2. sınıftayken tanışmıştım. Ancak bu projede eğitmen olmaya başlamam 2016 yılının Eylül ayına dayanıyor. Paramı Yönetebiliyorum projesi Habitat Derneği, Kalkınma Bakanlığı, Visa Europe ve UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ortaklığında hayata geçirilmiş bir proje. Burada amaç gençlerin finansal okuryazarlık oranının arttırılmasına katkıda bulunmak.

Ben de bu güzel aileye bir kaç ay önce girdim aslında. Ama sanki senelerdir bu ailenin bir parçasıymışım gibi hissediyorum. Eğitmen eğitiminde tanıdığım insanlar, koordinasyon toplantısında tanıştığım benden önceki ve sonraki diğer tüm eğitmenler... Gerçekten bir aile sıcaklığı var. Sadece 4 gün beraber olduğun insanlarla kendini kardeşmişcesine yakın hissedebiliyorsan, onlarla halaya durup, penguen dansına varana kadar oynayıp, roman havası ile karşılıklı göbek atabiliyorsan dahası ne olsun ki?

İşte bunun sebebi herkesin yüreğinin gönüllülükle atıyor olması diye düşünüyorum. Bir insanın gönlünün güzelliği yüzüne de yansır iletişimine de. İşte bunca güzel insanın tek bir yerde toplanması sonucu böyle bir sıcaklığı, samimiyeti, mutluluğu ta içinde hissediyorsun. Daha ilk gün tanışmış olduğun oda arkadaşınla saatlerce etrafı gezip güle eğlene fotoğraf çekebiliyorsun mesela. 4 günün sonunda sarılmadığım, veda etmediğim biri kaldı mı acaba diye düşünüyorsun yol boyunca. Bir daha ne zaman görüşeceğiz acaba deyip koordinasyon toplantısına gün saymaya başlayabiliyorsun heyecanla. Koordinasyon toplantısında 200 tane PY'ci ile bir araya gelip ailenin tanımadığın diğer üyeleri ile tanışıp yine aynı duyguları onlar için de hissedebiliyorsun tabi ki de!

Sonra Ali'yi ve onunla bütünleşen AT'ı, şiirleri ve Hasan'ı, kraliçeyle Hande'yi, kahve fincanı ile Kazım'ı, uğur böceği ile Uğurcan'ı, Kuşadası denince Afrodisias'ı ve tabi ki gece ekibini, Adana ve Sosyal Medya deyince tabi kii Ekrem'i ve Recep'i "A" deyince 1'e-4 ekibi ve daha buraya yazsam roman olacak kadar bir çok kişiyi hatırlayıp tüm bunların anlamının içinde kahkahalarla gülerek büyük bir sevinç ve mutlulukla kaleme dökmenin heyecanını yaşıyorsun işte burada!

Ben de işte bu sıcacık aileden bahsedip projemizi tanıtmak istedim bu yazımda. Bu projenin eğitmenlerinden biriyim anladığınız gibi. Kendi üniversitemde güz döneminde bir eğitim düzenledim. Bunu bahar döneminde de tekrar etme niyetindeyim. Eğitimin tarih ve saatini buradan da sizlere duyurmuş olurum tabi ki.

Bu proje sayesinde verdiğimiz Bireyler İçin Finansal Okur-Yazarlık eğitimlerinde 5 lirayı da 5bin lirayı da nasıl yönetmemiz gerektiğinden bahsediyoruz sizlere. Bir de bu eğitime katıldığınıza dair bir belge alıyorsunuz bizden. Sonrası tabi size kalmış. Anlatılanlar uygulandığı sürece, hem kendinize hem de Türkiye'ye katkı sağlayacağınız bir eğitim söz konusu... Çünkü;

paranızı yönetmek demek, hayatınızı yönetmek demek..
Güzel hayatların sağladığı huzur ve mutluluk da cabası.

Bu eğitimler gönüllük çerçevesinde gerçekleşiyor. Yani herhangi bir ücret söz konusu değil. Liselere MEB onaylı izin yazımızla eğitime gidebiliyoruz. Yani MEB de bizim kolaylaştırıcı ortaklarımızdan. Üniversitelerde kulüpler sayesinde eğitimler verebiliyoruz. Burada kulüpler de bize kolaylaştırıcı olarak hem kendilerine hem de katılımcılara faydayı ulaştırmamız konusunda kontak oluyorlar. Öğrenci olmayan yetişkinler için de eğitim ayarlayabiliyoruz tabi ki! :)

Eğitim talebinde bulunmak isterseniz; mutlunogay@gmail.com adresinden benimle iletişime geçebilirsiniz, Türkiye'nin her neresinde olursanız olun!

Ve tabi ki projemizin sosyal medya hesaplarını da paylaşmadan yazımızı sonlandırmıyoruz;
facebook.com/paramiyonetebiliyorum
twitter.com/paraniyonet

Unutmadan! Eğer siz de bu güzel aileye katılmak ve gönüllü eğitmen olmak isterseniz; habitatdernegi.org sitesinden ve sosyal medya hesaplarından eğitmen eğitimlerini ve diğer projelerimizi takip edebilirsiniz...

Sorularınız olursa mail atabilirsiniz, sosyal medya hesaplarımdan da bana ulaşabilirsiniz.
facebook.com/mutluunogay
twitter.com/mutluunogay

Hepinize kucak dolusu sevgiler,
Görüşmek dileğiyle,

Mutlu.

2 Şubat 2017 Perşembe

ÜNİVERSİTEDE İLK YILIM NASIL GEÇTİ?



Üniversite 1.sınıftayım. 😋

Bir yandan çalışıyorum, bir yandan okul var. Bir tek pazartesi günleri işe gitmiyorum, çünkü o gün sabah 10 akşam 18 dersim var. Diğer günler ya sabahtan öğlene kadar ya öğlenden akşama kadar ders programımın durumuna göre okul iş arası mekik dokuyorum. Hafta sonu denen bir şey yok, çünkü hafta sonu da çalışıyorum tabi ki. Sabah 8 akşam 20 arası mesai. Daha burs başvuruları yapıyorum işte ama hepsi yeni yılda açıklanacak. Ya çıkmazsa diyorsun...

Bir gün bir ürünün fiyatını sormak için yöneldiğimiz kitabevinin camında gördüğüm iş ilanı ile bir heves girdim sordum... Aslında aklımda da yoktu iş aramak falan. Ders programımdan bahsettim. Tamam dediler, salı günü gelir başlarsın. Bir anda oldu bitti. Eve geldim annem hayır canım da olmaz da ne gerek var da neresiymiş orası da... İlk bir şaşırdı, hemen sorgulamalara başladı. Sonra neyse tamam dedik salı günü başladım...

Peki sadece bu kadar mı? Aralık ayına kadar aldığım paraları biriktiriyorum, harcamıyorum. Yol ve yemekhanedeki yemek param çıksın kafi. Zaten öğlenleri dükkana yemek geliyor, para ödemiyorsun. Ders notlarına ve okul kitaplarına dünyanın parasını harcıyorsun tabi ilk yılın verdiği saflıkla, neyse, ondan bahsetmek istemiyorum.... İçimde bir yara...

Derken, biriktirdiğim paralar ile olmayan İngilizcem için bir kursa yazılmaya karar verdim, yazıldım da... Bendeki tempo bu şekilde; okul-iş-kurs. Hafta içi her gün akşam 19-22 arası kurs var. İşle de anlaştık, Akşam 7'ye çeyrek kala, çıkıyorum işten, kursa geçiyorum. Böyle yoğun bir hayat işte...

(Ama siz siz olun üniversitede 1'de ingilizce kursuna gitmeyin.)

Neyse dedim ya 1.sınıftayım... Nerede ne var her şeyi öğrenmek istiyorum. Sonra bir kız geldi kürsüye çıktı; arkadaşlar MUN diye bir şey var. Başladı anlatmaya... MUN yani Model United Nations. Türkçesi; Model Birleşmiş Milletler. Biz dedi bunun kulübünü okulumuzda kurmak istiyoruz. Destek olmak isteyen var mı?

Bir de pazarlıyor tabi kulüp kurmanın ne demek olduğunu, arkadaşlar CV'nize yazarsınız da şöyle katkısı olur da falan da filan da... Bu kızdan da nefret ediyorum o aralar. Hiç hoşlanmıyorum falan. Sonra hatun en yakın arkadaşlarım listesine nasıl girdi onu da anlatacağım. Ama hala nefretimiz baki... 😇😅

Neyse, çok uzattım ama ben bu yoğunluk arasında atladım bir de buna. Noldu, tabi ders programı sebebiyle akşam yapılan kulüp toplantıları ve akşam yetişmem gereken ingilizce kursumun ders programı. Bocaladım baya... Ama olay da çok hoşuma gitti aşırı ilgimi çekiyor. İçinde bulunmak istiyorum. Gel zaman git zaman olmadı tabi... Doğru düzgün yer alamadığım IUMUNC'nin sene sonunda yapılan ilk MUN konferansında yer almak yerine stajımı tercih ettim ve gitmedim. Ama IUMUN'un da kattığı çok güzel şeyler oldu tabi ki hayatıma...

Burs başvuruları yaptım demiştim. Son dakika bir şekilde Türk Eğitim Vakfı bursuna hak kazandım. Her şey güzel, 400 TL burs alıyorsun. Harika. KYK daha önce açıklanmıştı. Babam işsiz o zamanlar, ama ona rağmen çıkmadı burs. Algılayamıyorsun tabi. O çıkmadıysa hiç biri çıkmaz derken, TEV yüzüme güldü neyse ki. Sonra TEV'in staj ayarladığını duydum bursiyerlerine, ben de istiyorum diye form gönderdim. Tabi 1.sınıf olduğum için dışardan bir kuruma staja gönderilemedim ama, yaz için gel burda staj yap dediler ve çok güzel bir ailenin içinde buldum kendimi...

Yazı beklemeden başladım ben çalışmaya. Cuma günleri dersim yoktu okulda. Her Cuma vakfa gidiyordum. Gönüllü olarak çalışmaya başladım ve benden önce başlamış olan bir kız arkadaşım daha vardı. Mart 2014'de de ben dahil oldum işte bu aileye... Yaz stajımı da belirttiğim gibi ilk olarak orada yaptım, ancak o yıl TEV için çok güzel hareketlenmeler de başlıyordu aslında.... Güzel bir ailenin mimarlarına dahil olduk sanırım sevgili Feyza'yla...

Derken, derken, derken... İşte böyle geçti gitti ilk senem.

Şu anlattığım şeyler beni o kadar geliştirdi ve değiştirdi ki... Keşke lise yıllarında da yapabildiğim daha aktif olabileceğim şeyleri farkına varabilseymişim diyorum hep....

Ama demek istediğim şey şu ki; iyi ki böyle dolu dolu bir yıl yaşamışım. Bir şeyler yapmak için siz de asla üşenmeyin! Üniversite yılları hayatınızda yaşamanız gereken en verimli yıllar olacaktır inanın. Ve nasıl başlarsanız öyle devam edecektir...

Boşuna dememiş Cemal Süreya; Hayat kısa, kuşlar uçuyor...

Herkese sevgiler,

Mutlu.

29 Ocak 2017 Pazar

Yeniden!

Arkadaşlar...

Bir insanın ne kadar arkadaşı olabilir ki? Benim yüzlerce var diyebilirim, hem de Türkiye'nin her bir köşesinden. Bunun detayını ilerleyen yazılarımdan birinde paylaşacağım. Lakin bahsetmek istediğim şey başka... 

Bazı arkadaşlarım var ki, kendimi yanlarında huzurlu ve mutlu hissettiğim, bir şey olduğunda hemen onlarla paylaşmak istediğim... Birlikteyken deli dolu eğlendiğim, güzel anılar biriktirdiğim... Onları düşününce diyorum ki, ne güzel dostlar biriktirmişim. İyi ki varlar! Umarım, 30 yaşımda da 50 yaşımda da ve hatta yaşlı çekilmez bir kadın olduğumda da yanımda olurlar. 

Blog yazmaya başladığımı ilk olarak hemen onlara haber verdim. Çok heyecanlıyım haliyle, istiyorum ki güzel şeyler yazayım, insanlar okusun, bana sorular sorsunlar ve cevap vereyim. Bir faydam olsun, belki birilerine umut olacak bir kaç bir şey düşer kalemimden, belki komik bir anımla o anda mutsuz bir insanın yüzünü güldürürüm, belki hiç bilmedikleri bir şey anlatırım bir yazımda ve o an onu öğrenmiş olurlar... Tüm bunlar kulağa harika gelmiyor mu sizce de? 

Benim için muhteşem bir his yaratıyor tüm bu düşünceler. Bir de desteğini aldığım o canım arkadaşlar yok mu? İyi ki var onlar! İşte bir tavsiye daha; hayatta en güzel şey gönlü güzel arkadaşlar biriktirmek daima, bir telefon kadar uzağımızda. 

Sonra bir arkadaşım bana güzel bir anımı hatırlattı. 

Küçük bir çocuktum, daha 10 yaşımda..


Yazmayı çok seviyordum. Türkçe hep en iyi dersimdi. Can yayınlarının çocuk kulübü vardı o zamanlar, üyesiydim ben de. Ali Poyrazoğlu ile orada tanışmıştık.

Başlamış olduğum kitabımı göstermiştim ona heyecanla. O da o zamanlar yeni çıkarmış olduğu kitabını bu imza ile hediye etmişti bana. Çok beğendiğini söylemişti. Erdal Öz de oradaydı o gün. .. Sen yaz bitir biz yayımlarız demişti. Çok mutluydum....

Neden sebep ne oldu da yazmaya küstüm, inanın hatırlamıyorum... Bir süre sonra kendimce yazılar yazmaya başlamıştım tekrar. Ama sonra yazıp yazıp yaktım hep. Alışkanlık oldu herhalde ki hala ara sıra elime kağıt kalem alsam, bir müddet sonra yakar oldum...

Ama artık yakmak yok.
Yeniden başlıyorum! 😊 💪

#mutlunogay

facebook.com/mutluunogay
twitter.com/mutluunogay






28 Ocak 2017 Cumartesi

Merhaba

Merhaba,

Ben Mutlu.. 28 Aralık 1993'te İstanbul'da minnacık bir bebek olarak dünya gelmişim ben de herkes gibi. Şimdi eşek kadar olduk tabir-i caizse eğer. Nasıl da bu kadar minik bebeklerken böyle devlere dönüşüyoruz, şaşılası şey geliyor doğrusu...

Doğduğum günden bu yana ailemle beraber yaşıyorum. Muhasebeci bir anne ile teknisyen bir babanın çocuklarıyım. Bu ikili bir gün ortak arkadaş vasıtasıyla tanışıp aşık olmuşlar işte birbirlerine, görmüşler, beğenmişler. Büyükler de vermiş gitmiş annemi, evlenmişler. Ben de hep mutlu olsun çocuğumuz diye adına Mutlu koydukları bir aşk meyvesi olmuşum. Bir başka yazımda onların hikayesinden de bahsederim belki...

İstanbul Üniversitesinde son sınıf öğrencisiyim. Haziran ayında mezun olacağım inşallah, bakalım kalmadan etmeden getirdik bugünlere kadar kendimizi, hayat son dk uzatmalara sokmazsa beni, mezunum a dostlar.

Gönüllü insanlar olduğu müddetçe daha iyi bir gelecek daima mümkündür derim ben hep. Hayat felsefem bunun üzerine kurulu galiba. O yüzden çokca gönüllü aktivitelerde yer aldım. Keşke daha fazlasını yapabilme fırsatım olabilseydi diyorum her zaman. O yüzden herkese hep diyorum, gönüllü aktivitelerde bulunun, sosyal faaliyetler içerisinde mutlaka yer alın. İnanın bu karşılıklı bir döngüye sokacaktır sizi. Çünkü iyi şeyler, insanların hayatlarını daima etkiler.

Kendimden bahsetmeye devam edeyim biraz; taş ve kozalakları rengarenk boyamak gibi çok tatlı bir hobim var. Pek beceremiyorum ama... Yani tek renk tamam ama, desen çıkarmak taşlarda biraz zor... Yapabildiğim en başarılı şey uğur böceği oldu sanırım. Bir keresinde bir arkadaşıma hediye etmiştim, ben sevmiştim, o da sevmiştir umarım! :) Bisiklet sürmek, fotoğraf çekmek, film izlemek gibi bir çok insanın sevdiği genel şeyler de tabi ki ilgi alanlarım arasında mevcut. Bir de kahve tutkunu bir arkadaşım sayesinde kahveye merak sardım. İyi gidiyor gibi aramız şuan için, yani kahvelerle. Tanışma aşamasındayız henüz farklı kahve çekirdekleri ile, bakalım.. Ondan da bir ara detaylı bahsederim. Seyehat etmeyi de çok severim ama henüz daha pek çok yer gördüm diyemem sanırım ama gördüğüm yerlerden de bahsedeceğim sizlere...

Çocukluğumdan beri hep sosyal faaliyetlerde yer aldığım için sanırım, çok cana yakın biri olduğumu düşünüyorum aslında. Bencil, fesat insan falan olmasın karşımdaki, öylelerine gelemem ama genelde, severim ben insanları.

En büyük hayalim ne mi? Bir gün bir arkadaşım sormuştu, uzun uzun detay vere vere anlatmıştım, gülmüştü bana :) 17 yaşında falanım o zamanlar, ama onca detayın sonu şuna çıkıyordu; çok param olsun, bir STK sahibi olayım, insanlar bir yerlerde güzel şeyler olsun diye bekler çünkü... 23 yaşındayım ve bu hayalim hiç değişmedi. Bırakın 17 yaşımı, çocukluğumun hayali bu aslında. Bakalım, hayat ne çıkaracak bilmem...

Ben yazmaya devam edeyim hep, beraber görelim.

Umarım beni takip eden bana varlığını hissettiren güzel insanlar olur bu blog sayesinde.

Herkese sevgiler,

Mutlu.